-
Şirket
-
Ürünler
-
Hizmetler
-
Akademi
-
Kariyer
COVID-19’lu Yoğun Bakım Hastalarına Laboratuvar Yaklaşım
XTRA MAKALE BASKI 1/2021
2019’un Kasım ayında, Çin’in Wuhan şehrinde ilk defa rastlanan ve Şiddetli Akut Respiratuar Sendroma (SARS-CoV-2) yol açan yeni bir corona virüs (COVID-19) keşfedildi. SARS-CoV-2 enfeksiyonlu çoğu hasta orta derecede semptomlar ve iyi prognoz gösterse de yaşlı ve komorbit olan bireylerde seyri çok daha ağırdı. Bugün itibariyle, toplam COVID-19 vaka sayısı 106.728.021 iken hastalıktan ölen 2.328.405 kişidir.1
COVID-19 enfeksiyonunun genel triadı ateş, kuru öksürük ve dispne’dir. Erkekler, yaşlılar ve sigara içenler kötü prognostik epidemiyolojik risk faktörleri arasında yer alırken, obesite, hipertansiyon, diyabet, kronik pulmoner hastalık, kardiyovasküler hastalık ve kronik böbrek hastalığı gibi komorbiditeler de hastalık seyrini olumsuz etkilemektedir. COVID-19 klinik özelliklerine göre; hafif, orta, şiddetli ve kritik olarak gruplanabilir.
Hafif COVID-19: Hafif ateş, öksürük, titreme, boğaz ağrısı, bulantı kusma şikayetleri gösterirken pnömoniye ilişkin radyolojik bulgular göstermez.
Orta COVID-19: Ateş ve solunumsal şikayetler, kuru öksürük, sık nefes alıp verme gibi bulgulara eşlik eden radyolojik bulgular gözlenmektedir.
Şiddetli COVID-19: Dispne, 30/dakikadan sık nefes alıp verme, kan oksijen saturasyonu < % 93’ün, PaO2/FiO2 oranı <300 altında olması ile ve / veya akciğer infiltrasyonu >%50 den fazla bulgular göstermektedir.
Kritik COVID-19: Genellikle enfeksiyon başladıktan yaklaşık 7 gün sonra ortaya çıkan ve mekanik ventilasyon gerektiren akut respiratuar distres sendromu (ARDS)’na eşlik eden multiorgan disfonksiyonu, metabolik asidoz ve koagülasyon disfonksiyonu ile seyreden tablodur.2
Hatta bazı yayınlarda, orta ve şiddetli COVID-19’lu gruplar birleştirilerek değerlendirilmiş ve kritik COVID-19’lu grup dışındakilerin tüm başvuran hastaların yaklaşık %86.1’ni oluşturduğu belirtilmiştir.3
Kritik grupta yoğun bakımda yatan COVID-19 hastalarının başlıca ölüm nedenleri arasında; sepsis (%100), solunum yetmezliği (%98), ARDS (%93), septik şok (%70), akut kardiyak hasar (%59) gibi nedenler sayılmaktadır.
Laboratuvar testleri COVID-19’un teşhisinde ve yönetiminde çok önem taşımaktadır ve alınan oro-nazofaringeal sürüntü örneklerinden çalışılan real-time PCR (rRT-PCR) testi altın standart olarak kabul edilmektedir. Ancak bu testin sonuçlanma sürecinin uzunluğu, yanlış–negatif oranlarının %15-20’ler kadar yüksek olması ve eğitimli personel ile uygun ekipman gerektirmesi en önemli zayıf yanlarıdır.
COVID-19’a spesifik antikorların (IgG ve IgM) ölçümü de hastalığın tespitine ve yaklaşımına yardımcı olmaktadır ama semptomların başlamasından yaklaşık 6-7 gün sonra IgM ve IgG’ de hızlı bir yükselme gözlense de klinik kimya laboratuvar testlerinin erken rehberliğine ihtiyaç vardır.4
COVID-19’ la ilgili laboratuvar bulguları incelendiğinde, hemogramda gözlenen lökopeni ve özellikle lenfopeniye (vakaların %80’nde) eşlik eden düşük albümin değerleri dışındaki diğer tüm biyokimyasal belirteçlerde artış izlenmektedir.
İnflamatuar belirteçlerden serum prokalsitonini, C-Reaktif Proteini (CRP), İnterlökin-6 (IL-6), ferritin ve sedimentasyon testine ek olarak klinik kimya testlerinin AST, ALT, CK, LDH’ın ve D-dimer, fibrinojen, PTZ ve aPTT gibi koagülasyon testlerinin artış yönünde değiştiği gözlenmektedir.2COVID-19 enfeksiyonunda, ACE2 reseptörü eksprese eden başta akciğer dokusu, gastrointestinal sistem, karaciğer, damar endotel hücreleri ve arteriyel düz kas hücreleri gibi tüm yapılar muhtemel virüsün hedefi olarak seçilmektedir.5 Nicholls ve arkadaşlarının çalışmasında, COVID-19’la enfekte pulmoner damarlarda ödem ve fibrin trombüsle uyumlu histolojik bulgular rapor edilmiştir. Koagülasyon kaskatında disregülasyon ve sonucunda intra-alveolar veya sistemik fibrin pıhtıları, COVID-19’la birlikte seyreden şiddetli respiratuar hastalığın başlıca bulgularıdır.6
COVID-19 hastaları hem arteriyel hem de venöz sistemde ortaya çıkan aşırı inflamasyon, platelet aktivasyonu, endotel disfonksiyonu ve staz nedeniyle trombotik hastalığa yatkındır. Trombotik komplikasyonlar COVID-19’da gözlenen önemli olaylardandır. Bu hasta grubunda, trombositopeniye eşlik eden yüksek D-dimer, uzamış protrombin zamanı (PTZ) ve dissemine intravasküler koagülasyon (DIC)’a ait laboratuvar bulguları izlenir. DIC, kritik rahatsızlığı olan birçok hastada yaygın görülen bir tablodur ve alışılmış laboratuvar takibinde, platelet sayısı, PTZ, D-dimer ve fibrinojen ölçümü önerilir, COVID-19’lu hastalarda kötüleşen koagülopatinin teşhisinde önemlidir.7 Bu tip minimal test panelinin kullanımı ile kardiyovasküler hastalık, tromboembolik bozukluklar ve çoklu organ yetmezliği riski yorumlanmaya çalışılabilir. Yukarıda sayılan testlere ek olarak, fibrin yıkım ürünleri testi de imkanlar doğrultusunda yukarıdaki test grubuna eklenebilir.8
Hastalığın başlangıcından bu yana, tüm dünyayı ilgilendiren bir pandemiye karşı son zamanlarda bulunan ve uygulanan aşıların varlığı, bu salgınla ilgili sınırlı bir nefes aldırmışsa da virüsün genetik mutasyonlarının varlığı, bilim dünyasını ve doğal olarak tüm dünya popülasyonunu bir süre daha meşgul edecekmiş gibi görünmektedir.